top of page
  • Yazarın fotoğrafıpsyche

TOPOGRAFİK VE YAPISAL KURAM



TOPOGRAFİK KURAM:

Gün içinde farkında olarak ya da olmayarak birtakım tepkiler veririz. Bizlerin çevremize karşı gösterdiği her türlü bilişsel, duyusal ve psikomotor tepkilere davranış deriz.

Davranışlarımızı, duygu ve düşüncelerimizi belirleyen ona şekil veren bölümler ruhsal yapı olarak tanımladığımız bölümleri oluşturur. Freud, ruhsal yapıyı belirli düzeylere (bilinç, bilinç öncesi, bilinçdışı) ayırmış ve bir kuram geliştirmiştir. Bu kurama Topografik kuram denmektedir.

Bilinçlilik düzeylerine yer veren kuramın “topografik" olarak adlandırılmasının sebebi ise ruhsal yapının buzdağına benzetilmesidir. Buzdağının;

görünen kısmı bilince,

suyun altında kalıp az görünen kısmı bilinç öncesine,

suyun derinlikleri yani hiç görünmeyen kısmı ise bilinçdışına benzetilmiştir.

İzlediğiniz dizilerde veya filmlerdeki doktorların repliklerini bir hatırlayın. Ameliyat masasındaki hastanın bilincinin yerinde olmadığından ya da tam aksi olarak hastanın bilincinin yerine geldiğinden bahsedildiğini duymuşsunuzdur. Bazen garip bir rüya görüp birine anlattığımızda “bu nasıl bir bilinçaltı?” “bilinçaltında ne var?” gibi sorularla karşılaşmış olabilirsiniz. Ayrıca gün içinde bulunduğumuz davranışların temelinde bilinçaltı yer almaktadir. Bu sıklıkla duyduğumuz bilinç, bilinç öncesi ve bilinçdışı kavramları nedir, ne demektir?

Bilinç; insan bilinciyle farkındalığı oluşturur. Bunu yaparken çocukluğundan itibaren beynini eğitir. Yaşadığı her deneyimi hafızasına ve bilinçaltına kaydeder.

Bilinçli birey çevresinde olan biteni izler, duyumsadığı ve algıladığı uyarıcılardan bazılarını fark eder. Birey çevresini izlerken aynı zamanda kendisini de izler. Beden uyarımlarının , dürtülerinin ve güdülerinin farkındadır. Birey bu bilinçlilik halini çevresine ve kendisine davranışlarıyla belli eder.

Bilinç öncesi: Bireyin kısmen farkında olduğu davranışlardır. Direkt olarak bilinçte olmayan fakat üzerinde biraz durulup düşünüldüğünde hatırlayabildiğimiz duygu, düşünce ve davranışların saklandığı bilinç düzeyidir.

Liseye başladığınız ilk günü doğrudan hatırlamasanız bile üzerinde biraz düşününce gün içerisindeki anıları hatırlanmaya başlayacaksınızdır. Yine önceden tanışıp uzun süre görüşmediğimiz bir insanla yeniden karşılaştığımızda onun ismini hemen hatırlamasak bile kendimizi biraz zorladıktan sonra bilinç öncesinde olan ismi bilincimize getirebiliriz. Yani bilinç öncesinde anılarımız ve birtakım bilgi dağarcıklarımız bulunmaktadır.

Bilinçdışı(Bilinçaltı):

Bilinçaltı ruhsal yapımızın en alt katmanını oluşturur. Farkında olmadığımız bütün istek , duygu , davranışlarımızı içeren ve onları yönlendiren bilinçlilik düzeyidir. Bilinçaltında var olan bazı durumlar ve yaşantılar ,farklı yollarla burada depolanmıştır.

Örneğin;Bazı yaşantılar zaman içerisinde unutularak bilinçaltına atılmıştır. Bazıları ise toplumsal ,ahlaki ve dini nedenlerden dolayı baskı ve sinir mekanizması aracılığıyla bilinçaltına gönderilmiştir. Depolanan bu bilgiler bilinçaltında aktif şekilde varlığını sürdürerek bireyin duygu ve davranışlarını etkilerler. Birey bu etkilenme sürecinin farkında değildir.

Anne çocuğu sevmediği takdirde anne sevgisine duyulan büyük ihtiyacın yarattığı eksiklik bilinçdışına gider. Bu duyguların buraya gitmesi yok oldukları anlamına gelmez, yer değiştirip yüzeye çıkabilirler. Sevgi eksikliği yüzeye genellikle ilgi çekme ihtiyacı olarak çıkar.

Bilinçaltındaki bazı durum ve yaşantılar kendisini tetikleyen bir olay karşısında( hipnoz ,çeşitli ruh hastalıkları ,baskı ve sansür mekanizmasının azalmasıyla) bilince çıkabilirler. Bunun yanı sıra uzmanlık gerektiren bazı yöntemlerle de bilinçaltı açığa çıkarılabilir.

Freud´a göre bireyin kişiliğinin anlaşılması onun bilinçaltının açığa çıkarılmasından geçer.

Freud´un topografik kuramı; kendisinin geliştirdiği yapısal kişilik kuramıyla birlikte kişiliği açıklamada önemini yitirmiştir ama zihinsel süreçlerin niteliğini belirlemede hala önemli açıklamalar içermektedir. Topografik kuram, günümüzde bireylerin zihinsel işlem ve etkinliklerin farkında olup olmadıklarının belirlenmesinde etkinliğini devam ettirmektedir.

YAPISAL KURAM:

Freud bilinçdışı güçlerin ve içsel çatışmaların kişiliğin belirlenmesinde önemli rol aldığını düşünerek yapısal kişilik kuramını geliştirmiştir. Kurama göre kişilik üç temel sistemden oluşur.

1.İD

2.EGO

3.SÜPEREGO

İD: Kişiliğin ilkel kısmını oluşturur. Doğuştan var olan ve ruhsal enerjinin kaynağını oluşturan ilkel kısım da diyebiliriz. İdin hareket noktasının haz olduğunu söyleyebiliriz. İd, zaman ve mekan tanımadan beklenilmedik bir şekilde isteklerin gerçekleşmesi için bireye baskı kurar. İd biyolojik özellikte davranış kalıplarını da içerir(yemek, içmek, cinsellik vb.). Kısacası id tamamıyla bilinçdışıdır ve gerçekçi değildir.

Örneğin; Bebekler idin istekleri doğrultusunda hareket ederler.

EGO: Gerçekçi ve mantığa uygun, akılcı davranıp gerçek dünyayla temas ederek bilinci kontrol altına alan kişilik parçasıdır.

Ego idin isteklerini kontrol etme çabasındadır. İdi dizginler ve düzenlemeye çalışır. İde kurallar olduğunu hatırlatır ve isteklerin bu yönde şekillenmesini sağlar.

Peki EGO NASIL GELİŞİR?

Çocuklar doğumdan itibaren çevresindekilerin istekleri ve kısıtlamaları doğrultusunda yeni davranış kalıpları sergilemeye başlarlar. Örneğin, çocuklar çevrelerinde çok sayıda engel bulunduğunu ve bu engeller aşıldığı zaman doyumun sağlanabileceğini ve bunun için yeni davranışlar sergilemesi gerektiğini öğrenir. Böylece kendisinde önceden bulunan idin yanında ego gelişir.

SÜPEREGO: Süperego ise toplumun kurallarını kapsar. Süperego; ana, baba ve çevre tarafından aktarılan toplumsal, ahlaki ve geleneksel kuralları içerir. Kişiliğin ahlaki ve vicdani yanını oluşturur. Süperego idin isteklerini engellemeye çalışır.

SÜPEREGO NASIL GELİŞİR?

Süperego da ego gibi çocukluk yıllarında oluşmaya başlar. Çocuk doğduğunda iyi-kötü, doğru-yanlış ayrımı yapamaz. Fakat zaman ilerledikçe ana, baba ve çevresi tarafından benimsenmiş olan ahlaki kuralları ve değer sistemlerini öğrenmeye başlar. Örneğin çocuk, hangi davranışların anne ve babası tarafından onaylandığını hangi davranışların tepki gördüğünü ya da doğru veya yanlış bulduklarını anlamlandırmaya başlar. Yaptıklarının neticesinde ebeveynleri tarafından ödül ve ceza uygulamalarıyla karşılaşır. Onların tavırlarını öğrenerek içselleştirir. Böylelikle kişiliğin ahlaki ve yargısal yanını oluşturan “süperego” gelişir.

İDİN BASKIN OLDUĞU BİREYLER:

Zorbadırlar. Ahlaki ve toplumsal kuralları göz ardı ederler. Bencilce hareket ederek uygunluğunu gözetmeksizin isteklerini gerçekleştirmeyi amaçlarlar.

EGONUN BASKIN OLDUĞU BİREYLER:

Mantıklıdırlar. Akılcı ve gerçekçi davranışlarda bulunurlar. İdeale yakın insan tipi oldukları söylenebilir. Toplumsal ve ahlaki kuralları aşmadan arzu ve istekleri yerine getirmeye çalışırlar. Bu kişiler için id ve süperegolarını dengeleyebildiklerini söyleyebiliriz.

SÜPEREGOSU BASKIN KİŞİLER:

Sürekli olarak ahlaki ve toplumsal kuralları dikkate alırlar. Kurallara bağlı hareket ederler ve mükemmeliyetçidirler.

Bu üç mekanizma her türlü duygu, düşünce ve davranışımızla birlikte çalışırlar. Sağlıklı bir kişilik gelişimi için egonun gerçeklik ilkesi çerçevesinde hareket ederek yönetim görevini üstlenmesi, idin ve süperegonun istekleri arasındaki uzlaşmayı sağlayarak bireyin gereksinimlerine akılcı biçimde doyum yolları bulması gerekir. Böylece, ego, id ile süperego arasında denge sağlayacak ve uyumlu bir kişilik ortaya çıkacaktır.

KAYNAKÇA:

http://egitimbilimlerinotlari.com/freud-yapisal-kisilik-kurami/


http://notoku.com/freudun-kisilik-ile-ilgili-kuramlari/

https://www.guncelpsikoloji.net/kisilik-kuramlari/freudun-yapisal-kisilik-kurami-h6237.html

11.655 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

SİNESTEZİ

bottom of page