top of page
  • Yazarın fotoğrafıpsyche

METHOD OF LOCİ/ZİHİN SARAYI



Matematik…birçok öğrencinin korkulu rüyasıdır. Bu bizim ülkemizle sınırlı olmamakla birlikte anketlerde başarı oranının oldukça düşük olduğu bir alan. Peki neden böyle? Neden edebiyat, tarih veya coğrafya bu kadar sorun olmazken matematik öğrenciler için evrensel bir sorun? Böylesine evrensel bir kaçışın nedeni “yetenek” diye adlandırabileceğimiz kadar basit bir mesele mi?

Genelde insanları algılayıp öğrenebilme yeteneklerine göre ayırırız. Buna göre kimine “işitsel”, kimine “görsel”, kimine ise “dokunsal” hafıza doğuştan verilmiş deriz. Bunun temel nedeni insanların materyalist yanlarının öğrenme ve algılamada ağır basmasıdır. İnsanların neredeyse hepsini bu kalıpların birine sokabiliriz. Yaradılışta insana verilen beş duyu, insana dünyada bulunan birçok varlığı tanıma şansı vermiştir. Lakin insan tamamen materyalist bir varlık olmadığı gibi hayatı da tamamen materyalizme indirgeyemeyiz. Nasıl yokluğunda canlı hayatında yer edinemeyiz diye düşündüğümüz insan ruhunu somut olarak kanıtlayamadıysak da varlığına (sayıları az da olsa inkar edenler vardır) genel olarak kaniyiz.

İşte bu yüzden varlığı somut olmamasına rağmen yokluğu savunulamayan matematik, bu soyutluğundan dolayı öğrenilmesi zor bir ders, zor bir bilimdir. Çünkü insan aklı öğrenmek ve bilmek istediği şeyin elle tutulur, gözle görülür olmasını ister. İnsanlar, varlığından kendi başına emin olmadıklarını öğrenmekte zorlanır. Bu yandan bakılınca insan ruhunun bu kadar merak konusu olmasının temel nedenlerinden biri de budur.

Peki insan kendisindeki bu eksikliğini doldurmak için yöntemler bulmamışlar mıdır? Hayattaki birçok şeye çözüm bulan insanoğlu bunun için de bir yol buldu. Ama bu bir lüks değil ihtiyaçtan doğdu. Çünkü bulunan bu yöntemin ortaya çıkış zamanlarında devletler arası savaşlarda diğer devletin biliminden faydalanmak ve onları bilimde geride bırakmak için kütüphaneler ya yakılır ya da kitaplar savaşı kazanan devletin kütüphanelerine götürülürdü. Çünkü devletleri sadece askeri olarak mağlup etmeniz bir şey ifade etmez. Savaşta üstün geldiğiniz devletin o zamana kadar kurduğu medeniyeti, biriktirdiği bilimsel hafızayı yok etmezseniz, belli bir süre sonra tekrar eski gücüne ulaşcaktır. Bunun bilincinde olan devlet yöneticileri ve onların danışmanları diğer devletlerin bilgi hazinesi olan kütüphaneleri tahrip eder veya tamamen yok ederlerdi. O zamanki bilginler bu gibi olası durumlara karşı olabildiğince hazırlıklı olmak ve bildiklerini unutmamak için bir yöntem geliştirmişlerdi. Latincesi “Method of Loci” olan bu yöntemin ilk amacı hatırlamak, daha da önemlisi unutmamaktır. Ama bu yöntem aktörlerin senaryolarını ezberlemesinden tutun, bir kitabı baştan sona ezberlemeye ve öğrencilerin dersleri çok daha iyi aklında tutmasına kadar pek çok alanda işe yarar.

Bilindiği üzere beynimizde bulunan hafıza mekanizması üç yoldan geçerek kendine yer edinir. Bu yollar;

-Kodlama

-Depolama

-Geri çağırma’ dan oluşur.

Öncelikle kodlama sayesinde bilgi beynimizde adeta ete kemiğe bürünür. Somutlaştırılan bilgi kolayca depolanıp, zamanı gelince geri çağrılarak kullanılır. Bu geri çağırma işlemi başarıya ulaşırsa “hatırlama”, başarıya ulaşmazsa da “unutma” olarak adlandırırız. Unutmanın temel sebebi bilginin iyice kodlanmaması veya benim tabirimle ete kemiğe bürünmemesidir.

Kanada’da yaşayan ve adı George olan bir adamın 2005’te yaşadığı bir inme sonucunda beynindeki talamus bölgesi zarar gördü ve aslında beyninde bağlantılı olmayan bazı bölümler birbirine bağlandı. Ve bunun sonucunda bebekliğinde attığı ilk adımdan 4 yaşındayken oynadığı metal renkli uçağa kadar neredeyse bütün çocukluğunu hatırlıyor. Bu hatırlamayı o anda dokunduğu herhangi bir somut nesneyle gerçekleştiriyor. Yani aslında beynimiz somut olan hiçbir şeyi unutmuyor ve ölene dek saklıyor.

İşte Method of Loci veya Zihin Sarayı dediğimiz yöntem bu kodlamayı sağlıklı ve daha kalıcı bir şekilde yaparak unutmayı olabildiğince ortadan kaldırmak amaçlı olarak kullanılan bir yöntemdir.

Sherlock Holmes, okuyan veya izleyen kişi için gerçekten hayran olunası bir karakterdir. Öyle ki 226 filmde görünerek bu alanda rekorun sahibidir. Düşünülenin aksine romanın yazarı Sir Arthur Conan Doyle, Sherlock karakterini hiç sevmezdi. Ve bir romanında Holmes’ü öldürdü. Buna karşın İngiltere’de üç gün yas ilan edildi (!). Ayrıca İngiltere kraliçesi I. Victoria bir mektup yazarak karakteri öldürmemesini Doyle’dan rica etti.

Zihin Sarayını şu zamanda gündeme getiren Sherly karakteri olduğu için değinmek istedim. Sherlock’un şüpheli kişilerin üstündeki leke ve tozlardan, yüz hatlarından ve davranışlarından yola çıkarak ipuçlarını, Zihin Sarayı’nda işlemesiyle sonuca kolayca varabilmişti. Onun Zihin Sarayı metoduyla her şeyi belli bir sıraya koyarak, olaylardaki resme geniş açıdan bakarak, birçok şeyi başarması ve mesleğinde bir numara olması hangimizi hayran etmedi ki? Hayali bir karakter deyip geçmemeli, çünkü bence Conan Doyle da en az Sherly kadar zeki olmasa bu kadarını hayal edip bize sunamazdı.

Zihin sarayı Sherlock ile sınırlı değil elbette. 8 kez Dünya Hafıza Şampiyonu olan Dominic O’Brien, Zihin Sarayı yöntemi sayesinde 2808 adet iskambil kağıdını sırasıyla saymayı başarmıştır. Dile kolay 2808 adet iskambil kağıdını sırasıyla ezberlemek…Ütopik bir olay gibi duruyor değil mi?

“Peki ne yani Sherlock mu olalım, 2809 tane iskambil kağıdını sırasıyla ezberleyip yeni dünya hafıza şampiyonu biz mi olalım?” der gibisiniz. Tabii ki bu yöntemle böylesine ütopik şeyler peşinde değiliz. Zaten belirttiğim gibi kullanım alanı o kadar fazla ki…Yani demek istediğim kim her şeyi hatırlamak istemez ki!

Peki bu kadar üstünde durduğumuz bu yöntem nasıl yapılır, incelikleri nelerdir biraz da buna bakalım. Bunu yapmak için bize yardımcı olacak 3 temel yol vardır;

1)Mekan (Saray) Seçimi

Method of Loci’deki loci, İngilizcedeki location ile aynı anlamı taşır ve çevirisi ‘mekan’dır. Mekan Metodu’nda ilk yapılması gereken bir mekan, bir saray seçmektir. Mekanı seçerken ki en önemli husus çok iyi bildiğimiz bir yer olmasıdır, çünkü bu tekniği uygularken hafızamızda yer etmesini istediğimiz kavram veya bilgiyi, gerçekte var olan bir nesneyle ilişkilendirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla bunu yapmamız için var olanın, kafamızda çok iyi yer eden ve kolay kolay unutmayacağımız bir alanda olması, en çok dikkat etmemiz gereken meselelerden biridir.

Bir diğer önemli olan bu mekanı hayal ederken statik bir görüntüsünü değil, perspektiflerden oluşan görüntüsünü düşünmektir. Çünkü ne kadar somutlaştırır ve hayalin ötesine geçip o mekanda bulunursak bilgiler de bir o kadar kalıcı olacaktır. Ayrıca seçtiğimiz mekanın detayının çok olması da önemlidir. Çünkü öğrenmemiz gereken kavram sayısı artabilir yani daha fazla ögeye ihtiyaç duyabiliriz. Zihin Sarayı metodu denmesinin nedenlerinden biri de saraylarda detay ve nesne sayısının fazla olmasıdır.

Bu kadar kafamızda yer edebilecek alan, genel olarak odamız veya iş yerimizdir. Eğer mekanda öğrenmemiz gereken kavramlara nesnelerin sayısı az gelirse, evin diğer odaları ve evin bulunduğu cadde veya sokak da mekanımıza eklenebilir.

2)İlişkilendir ve Sırala

Mekanı seçtikten sonra yapmamız gereken kavramlarla somut nesneleri ilişkilendirmektir. İlişkilendirmede birbiriyle bağlantı kurmamız gereken nesneleri seçmek gerekir. Ayrıca bağlantıyı abartmanızın çok yararı olacaktır. Abartı beynin sevdiği bir şeydir ve beynimiz kandırılmaya oldukça yatkındır.

İlişkilendirirken dikkat etmemiz gereken başka bir şey sıralamadır. Hem bilgilerin hem de nesnelerin sıralaması doğru olmalıdır ki Zihin Sarayınız Zihin Kodesinize dönüşmesin.

Örneklendirmek gerekirse, sabah kalktıktan sonra sırasıyla ne yapıyorsak, ne ile uğraşıyor ve nerelere uğruyorsak, sarayımızda yer etmesi gereken kavramları da, içinde bulunduğumuz eylemlerin sırasına uygun ilişkilendirip doğru bir kodlama yapmamız gerekmektedir.

3)Mekanını Ziyaret Et

Her şeyde olduğu gibi bu metotta da tekrar, fazlasıyla yarar sağlayacaktır. Bu beynin işleyişidir, uzun süre işlenmeyen herhangi bir şeyin üstü tozlanır, hayat boyunca elde edilen onca bilginin arasında görünürlüğünü kaybedebilir. O yüzden işimizi garantiye alıp ara sıra mekanımızda gezintiye çıkmak, edindiğimiz bilgileri ilk kez öğrenmişçesine akılda kalmasına imkan sağlar.

Ve böylece herkes kendi Zihninin Sarayına sahip olabilir. Oldukça basit olmasının yanı sıra binlerce yıldır vazgeçilmiyor olması ne denli kullanışlı olduğunun en önemli göstergesidir.

Zihnimiz gerçek bir saray ve bunu anlamak için yönteme gerek yok. Bu sarayın işlemesi için sadece bazı yollar gerekir ve Mekan Metodu da bu yollardan birisi. Zihnin kullanımı ve verimliliği anlaşılmaz, üstüne üstlük bu sarayın işlemesi durdurulursa o sarayın sahibi değil cariyesi ve kölesi olursunuz.

O yüzden hepinizin, kendi sarayınızın kölesi yerine kralı olmanız dileğiyle…

AFCAKA

Kaynakça

www.hafizasarayi.org www.gencgelisim.com

https://www.ted.com/talks/joshua_foer_feats_of_memory_anyone_can_do?language=tr http://www.thewhitetree.org/forum/viewtopic.php?f=161&t=22831 Luciana Passuelloon, Melik Duyar — Mega Hafıza www.cikarimyapmabilimi.com www.hafizasarayi.org Arthur Conan Doyle — Sherlock Holmes (Kitap Serisi)


National Geographic

479 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page